Parkta iki kişilik bir salıncak, kırmızı bir kaydırak vardı. Gün boyu sıkılmadan oradaki salıncakta sallanabilirdim. Benim dışımda hiçbir çocuğu görmemiştim o parkta, bazen banklarında evsizler yatardı. Yakınına yeni bir park yapılınca terk edilmişti. Yer yer paslanmış demirleri vardı, ne kadar uzun süredir orada durduğunu kanıtlarcasına. Her zaman sallandığım salıncağın zincirleri de kopmuştu ama sanki bu hiç önemli değilmiş gibi iki zincirin arası iple birleştirilmişti. Hem sallanırken düşmekten korkardım hem de ondan vazgeçemezdim.
Ağustos ayının son günleriydi, bir gözü mavi diğeri ise kahverengi olan bir çocuk geldi parkıma. Sarı saçları, kusursuz yüz hatlarıyla gerçekten sımsıcaktı. Salıncakta yanıma oturup "Naber?"dedi. Şaşırmıştım, sanki ilkokulda sınıfın kapısından girip "Yanına oturabilir miyim?" demiş gibi. Öyle samimi, öyle sevgi dolu görünüyordu ki hemen cevap verdim"İyiyim,sen?" diye. O günden sonra her sabah o parkta buluşup akşama kadar oyunlar oynamaya başladık. Tam 730 gün boyunca hiç ara vermeden o parka gittik. Bazen sessizce sadece yan yana otururduk, sanki aramızda bir boşluk oluşuyor ve biz de o boşlukta, sessizlikte oyun oynuyorduk. İlk tanıştığımız zamanlarda hiç sıkılmadan oyun oynayıp yorulunca da çimenlere yatıp gökyüzüne bakardık. O, bulutları hep ejderhalara benzetirdi. Günlerimiz güzel geçerdi. Kutsal mekanım olan kırmızı kaydıraklı parkımı artık onunla da paylaşıyordum. Son zamanlarımızla ilk tanıştığımız günleri kıyaslardım bazen. Artık eskisi kadar kaydıraktan kaymıyor, sallanmıyor ve bulutlara bakmıyorduk. Büyümüştük. Bazı günler düşünceli olurdu, parka geldiğinde pek konuşmaz sadece merhaba deyip giderdi. Korkardım ne oldu acaba diye, bilmeden bir şey mi yaptım diye. Ertesi gün parka mutlu mu gelecek diye merak ederdim. Sabah uyanır uyanmaz parkımıza gidip saatlerce beklerdim, gelmeyecek diye korkardım. Gelirdi her gün. Bazen düşücelerini bile anlatırdı, benimle paylaşırdı üzüntülerini. Kendimi değerli hissederdim benimle düşüncelerini paylaştığında. İki yılımızı acısıyla tatlısıyla geçirdik. Tanıştığımız günü dün gibi hatırlıyordum. Şimdi 16 yaşındayız. Kırmızı kaydıraklı dostluk parkımız bugün yerle bir oldu. Dayanamadı demekki o kadar ilgisizliğe, bakımsızlığa... Demirleri çürümüş, kaydırağı kırılmış, salıncağı tamamen kopmuştu ama bizim dostluğumuz devam ediyordu.-Timito
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder